Okuma süresi: 8 dakika
Selam! Geçen haftaki sayımızda testis kanseri, prostat kanseri ve bunlarla bağlantılı ruhsal sağlık ve intiharlar hakkında farkındalığı artırmayı amaçlayan Movember hareketini ve penis, testis ve prostat sağlığını konuşmuştuk. Bu cinsel organlar, doğumda atanmış cinsiyeti erkek olan insanlarda olabilir. Bu yüzden de bazen penis ve testislerin erkekliğin bir göstergesi olduğu düşünülür. Ama erkeklik, cinsel organlarla değil, toplumsal roller ve algılar ile ilgilidir.
Peki bu sayıda neler var?
🌩 toksik erkekliği nasıl bilirsiniz? başlıklı yazımızda sağlıklı erkekliklere yelken açmadan önce toksik erkekliği tanımlıyoruz. Toksik erkekliğin hangi inanış ve davranışlarla karşımıza çıkabileceğini paylaşıyoruz.
🌋 20’likler toksik ve sağlıklı erkeklikler hakkında neler düşünüyorlar? Yasmin Güleç’in kurucusu olduğu 20’liğin tabukamu’daki köşesi “leylekler yalanmış”ın yeni yazısında 20’likler erkeklik algımızda toplumun yerini konuşuyor.
💯 zararlı toplumsal cinsiyet rollerine inat, sağlıklı erkeklikler için 10 öneri başlıklı yazımızda öğrenilen sağlıksız ve zararlı inanç ve davranışları nasıl düzeltebileceğimizi 10 öneride paylaşıyoruz.
toksik erkekliği nasıl bilirsiniz? 🌩
Toksik erkeklik, bireylere, ilişkilere veya topluma zarar veren ve erkeklikle özdeşleştirilen bazı duygu, düşünce ve davranışlardır.
“Toksik erkeklik” ifadesinin ne olduğunu anlamak için öncelikle bu iki kelimeyi ayrı ayrı tanımlamamız gerekir. Toksik, zehirli ve zararlı olan şey anlamına gelir. Erkeklik ise toplumun erkekler için uygun gördüğü bütün rolleri, sorumlulukları, düşünce ve davranış biçimlerini tanımlar. Erkek ve erkeklik aynı anlamı taşımaz; yani toksik erkeklik ile kastedilen şey erkeklerin zehirli ve kötü oldukları değildir. Erkek, bir cinsiyet kimliğidir; yani kişinin kendini nasıl hissettiği ve tanımlamasıdır. Erkeklik ise toplumsal cinsiyet rollerine işaret eder; bu toplumdan topluma ve zaman içinde değişkenlik gösterebilir.
Toksik erkeklik birçok toplumda ortak inanış ve davranışlarla karşımıza çıkar.
Bireyler farklı toplumlarda ve farklı koşullarda dünyaya geldikleri için farklı erkeklik tanımları olsa da, bazı ortak özellikleri şunlardır:
Duygularını göstermemek,
Ağlamanın veya sevmenin güçsüzlük olduğunu düşünmek,
Erkeklerin herkesten daha güçlü, bilgili veya üstün olduğunu düşünmek,
Cesur ve korkusuz olduğunu göstermek için kendini veya çevresindekileri riske atmak,
Erkeklik ile zıt görülen ev ve bakım işleri gibi sorumluluklardan kaçmak,
Güç göstergesi olarak şiddet uygulamak ve bunu hakkı görmek,
Çok çabuk öfkelenmek, sesini yükseltmek ve öfkesini kontrol etmemek,
Başkalarının sınırlarına saygı duymamak veya alanlarına müdahale etmek,
Heteroseksüel olmayan ve olmadığı varsayılan erkekleri aşağılamak, heteroseksüelliğin tek doğru olduğunu düşünmek,
Toplumda çok erkeksi (maskülen) kabul edilmeyen erkekleri aşağılamak,
Cinsel dürtülerini kontrol edemediğini düşünmek ve bunu cinsel şiddete bahane olarak kullanmak,
Erkeklerin hep cinselliğe ilgi duymaları gerektiğini düşünmek,
Erkekliğin fiziksel güç ve cinsel deneyimle ölçüldüğüne inanmak,
Empati kurmaktan kaçınmak
ile leylekler yalanmış köşesi
20’likler toksik ve sağlıklı erkeklikler hakkında neler düşünüyorlar?🌋
erkeklik algımızda toplumun yeri
Erkeklik algımızda toplumun yeri çok büyük. Küçüklükten itibaren çeşitli taraflara çekiliyoruz. Bu heteronormatif bakış açısı ile renkler bile bir cinsiyete bağlanıyor. Bu doğduğumuz an odayı süsleyen balonlarda, şekerlerin paketlemelerinde, tebrik kartlarında boy gösteriyor. Oğlanlara mavi, kızlara pembe atanıyor — ki nitekim 19. yüzyılda pembe, oğlanlara giydirilen bir renkmiş ama neyse, bu başka zamanın konusu. Biraz büyüyoruz, oğlanlara kaslı, komando tipli Action Man veriliyor, kızlar ise Barbie’ler ile oynuyor. Bu kalıplaşmış düzen dışına çıkmış, daha geniş vizyonlu bir ailede büyümüşsen bile, bir sisteme tabi tutuluyorsun. Arkadaş çevrende ‘erkekler ağlamaz’ diyorlar, beden eğitimi ya da sağlık derslerinde kızlar-oğlanlar ayrılıyor, cinsiyete atanmış ürünler fiyat değişiklikleri gösteriyor, ataerkil toplumlarda kadın-erkek farklılığı, iş-güç dengesinde bile tahterevalliyi, bir tarafa eğiyor.
Roller oluyor. Bu rollere de uyulmasını bekleyenler oluyor. Herkes böyle olmuyor tabii ama olanların düşünceleri de maalesef çoğumuzun beyninin derinliklerinde yankı yapıyor. Kutuplaşmalar arttıkça, kalıplaşmış fikirlerin ağırlığı daha fazla üstümüze çöküyor. Sonra da ‘Erkolar kapatılsın’ ya da ‘Kadının yeri, evidir.’ gibi sloganlar ile işler saçma yerlere taşınıyor. Şimdi burada durup, şunu soruyoruz. Erkolar kimler? Erkek kelimesinin kısaltılmış versiyonu olan bu kelime aslında bana göre dünyanın tüm erkek popülasyonunu kapsamıyor. ‘Toksik’ olarak adlandırabileceğimiz, maçoluğu hayat felsefesi, üstün görmeyi de benliği belirlemiş, yani ‘ataerkil düzen en iyi düzendir’ kervanına atlamış, bu yolda devam etmiş, bunu bilerek ya da bilmeyerek yapan spesifik bir grup ‘erkodan’ bahsediliyor.
Ancak bu slogan da kulaklarımıza küpe olduğunda, tüm erkeklerden nefret etmeye başlayan bir grup insan da türüyor. Kısaca, her şeyde olduğu gibi, genellemeler ve kutuplaşma ile işler biraz çığrından çıkıyor. Bu kutuplaşmada da aklıma gelen terimlerden biri de, ülkemizi de zehirleyen, maçoluk kavramı oluyor. Bu kavram bana hep Gabriel Garcia Marquez’in Kırmızı Pazartesi kitabını hatırlatır — evet beklenmeyen derecede edebi bir örnekten girdim. Neden? Çünkü Marquez’in bu romanında, Kolombiya’da küçük bir kasabada Santiago Nasar’ın cinayeti anlatılır. Pablo and Pedro Vicario, kız kardeşleri Angela’nın namusunu kirletmekle suçlanan Nasar’ı öldürürler. Serkan Parlak bu romanı çok güzel özetliyor; “Romanın yarısına kadar gelenek ve namusla ilgili olan aşk, ikinci bölümde kadın ve erkeğin kişisel duygularına bağlı olarak gerçekleşir. Aşk için güç ve kontrolü bırakarak bu duyguya boyun eğmek; maçoluk ve geleneklerden kurtulmak gerekir,” yazıyor.
Maçoluk ve gelenek… Maçoluk ve gelenek…
Bu biraz tanıdık geldi sanki, değil mi? Toplum düzenimiz bu tür ataerkil değerler üzerine kurulduğunda, hayatımızın her yerinde kendini gösteriyor. Erkeklik için kontrol, güç, para, duygu göstermeme, bazı malum yerlerin uzunluğu, boy, pos, kas gibi şeyler yarıştırılırken, bunun kadınlara yansıması da ezici bir yerden oluyor. Yani aslında en basitinden, kanımca, sağlıksız erkeklik, toplumun asırlardır empoze ettiği düşüncelerin erkekler tarafından içselleştirilmesi ve sonrasında bu bastırdıklarını kendi içlerinde çözümlemektense, kadınları bastırmak için kullandıklarında oluyor. Yani çözülmemiş şeyler, birikiyor, yanardağ gibi patlıyor, o akan lavadan yananlar da hepimiz oluyoruz.
Ama benim düşüncelerim yeter, bakalım başka 20’likler sağlıklı/sağlıksız erkeklik konusunda neler düşünüyor?
Danışmanlık yapan 25-yaşındaki K, kendini var edemeyen, üstüne de eril kalıplar eklenen birey toksikleşebiliyor, “Herkes çocukken şekillendiriliyor ya o sebeple toplum toksik erkekliği empoze ediyor diye düşünüyorum,” diyor.
22 yaşındaki gazetecilik öğrencisi İrem, katılıyor. Kısıtlayıcı olan her erkeğin toksik olduğunu paylaşıyor. “Kendini tanımaya başlayan kişi öz saygısını kazanır bence. Bunun için büyüdüğü aile de önemlidir,” diyor. Destekleyici bir ailenin, idealleri olan bir birey olma yolunda önemli olduğunu, öz saygının böyle kazanılabildiğini belirtiyor.
Toplumun bu tarz erkekliği empoze ettiği en belirgin yerlerden biri de askerlik. Daha yeni askerliğini yapmış olan 29 yaşındaki felsefeci E., Türkiye’nin her yerinden insan ile tanıştığını ve 60 kişi ile bir koğuş paylaştığını söyledi. “Askerdeyken en ufak şeyden şikayet ettiğinde sanki yeterince erkek değilmişsin gibi algılanması, ya da algılanacakmış gibi hissettirilmesi durumu var. Şunu farkettim sohbetlerde, erkeklik ve yetmek, çok eşlenik kullanılıyor,” diyor. “Tuvaletler çok pis mesela, ‘abi n’olacak, erkek adamsın’ gibi şeylerle karşılaşıyorsun,” diye ekliyor.
22 yaşında hukuk öğrencisi Baha da aslında duyguları yaşamaktan ve göstermekten zorlanan toksik erkeklikten bahsediyor. “Erkeklerin, çocukken duygularını şeffaf bir şekilde ifade edememesi, bu duygu ve düşüncelerin sağlıksız bir şekilde dışarı yansımasına; kendileri baskılandığı için kendilerinin de başkalarını bastırma ve baskılama örüntüsüne dönüşüyor. Örnek olarak erkeklerin ağlamayacağı tabusunu söyleyebilirim. Bu tabuyla büyümüş bir çocuk, duygularını ifade edemediği için toksikleşip sonrasında kendisi de başkalarını baskılamaya çalışabilir. Toksik erkeklik bana göre böyle bir şey,” diya açıklıyor.
Marka sahibi, 24 yaşındaki K., sağlıklı erkekliğin nasıl olması gerektiğini düşündüğünü bizlerle paylaşıyor; “Erkek olmanın getirdiği erkekliğe özel içgüdüsel gelen her şeyi kabul etmek, bunları toplumların “erkek” profillerine göre değil insanlığa dair fikirleriyle ele almak. içindeki feminen ve maskülen yanlarını kabul edip, tamamen insancıl olduğunu fark etmek ve kendine dair bilinciyle dışarıya davranış biçimi geliştirmek ve insanlığa bir hizmet olarak sunmak,” diye ekliyor.
O zaman en temelinde 20’likler için toksik erkeklik nedir? Toplumun yıllarca tabu damgaladığı bir konunun erkek üzerinde yansımasıymış. Duygularını yaşayabilen, bunları dile getirebilen, iletişim kurabilen ve en temelinde cinsiyet ayrımı yapmaksızın birbirini duyan, erkeklikler sağlıklı oluyormuş. “Erkekler ağlamaz, sil gözyaşlarını,” diyen Nilüfer’e sesleniyorum! Bırak ağlasınlar! Onlar da ağlasın. Erkek, kadın değil, insanız, insan. Bırakın toplumun cinsiyet-odaklı baskıları olmadan yaşayalım…
Yasmin’in kurucusu olduğu 20’liği buradan takip edebilirsiniz.
zararlı toplumsal cinsiyet rollerine inat, sağlıklı erkeklikler için 10 öneri 💯
Erkeklik ve erkek olmakla ilgili birçok olumsuz haber ve olayla karşı karşıya kalıyoruz. Esasında sorun, erkeklik ya da erkek olmak değil; toplumun erkekliğe yüklediği beklentilerin ve davranışların insanlar üzerindeki etkileri. Toksik ya da sorunlu erkeklikler varsa, sağlıklı ve olumlu erkeklikler de vardır. Unutma, toplumsal cinsiyet rolleri ve erkeklik öğrenilir. Öğrenilen her sağlıksız ve zararlı tutum ve davranış ise düzeltilebilir. İşte sağlıklı erkeklikler için 10 önerimiz:
Her duygu normaldir ve sağlıklı şekilde ifade edilebilir.
Duygularını tanımlayıp ifade et.
Toplumsal cinsiyet hakkında soru sormaktan çekinme.
Fiziksel güç ile güçlü bir karaktere sahip olmayı birbiriyle karıştırma.
Kendini ifade etmekten korkma.
Kendini ifade ederken başkalarının alanlarını kısıtlama.
Erkekliğin tek bir formülü ve normali olmadığını unutma.
Onay kavramını öğren ve pratik yap.
Çeşitliliklere saygı göster.
Gördüğün yanlışları tekrar etmek zorunda değilsin.
Bizi sosyal medyada takip ediyor musun?