Okuma süresi: 10 dakika
Selam! “Onarım terapisi”nin ya da “dönüşüm terapisi”nin ne olduğunu duymuş muydun? İsminde “terapi” kelimesi geçiyor ama “onarım terapisi” sağlık açısından çok zararlı olabileceği kanıtlanmış müdahale biçimlerini tanımlıyor.
Neden ve nasıllar için bu sayıda seni şunlar bekliyor:
⚠️'“onarım terapisi” terapi değildir!’ başlığında “onarım terapisi”nin ne olduğundan ve ne olmadığından bahsediyoruz. Tanımlar önemli.
🧠 “onarım terapisi ve sağlığa etkileri” başlığında uzmanların bu konudaki görüşlerine yer veriyoruz. Uzmanlar “onarım terapisinin” bilimsel hiçbir gerçekliği olmadığını çünkü hastalık olmayan bir şeyin iyileştirilemeyeceğini söylüyor.
🎙 tabukamu Genç Danışma Kurulu’nun taze mezunu Yiğit Erdoğan, “cinsel yönelim, cinsiyet kimliği veya ifadesini değiştirme çabaları vaatlerini gerçekleştirebiliyor mu?” sorusunu kişisel deneyim ve gözlemlerinden hareketle cevaplıyor.
🗺 “globalden haberler” köşemizde Kanada’da Simon Fraser Üniversitesi’ne bağlı çalışan sosyal epidemiyolog Dr. Travis Salway ve ekibinin yürüttüğü projeden bahsediyoruz. Projenin “onarım terapisi” piramidini tabukamu olarak Türkçeye uyarladık, bir de sen bak.
⚠️ Tetikleyici içerik uyarısı: Bu sayımızda bahsi geçen bazı konular okuyucular için tetikleyici olabilir.
“onarım terapisi” terapi değildir! ⚠️
Terapi, insanın güçlenmesine ve yaralarını iyileştirmesine destek olur. “Onarım terapisi” ise tam zıt yönde etki gösterir çünkü bu bir terapi değil, sağlık açısından çok zararlı olabileceği kanıtlanmış bir uygulamadır.
“Onarım terapisi” heteroseksüel ve cisgender olmayan ya da olmadığı varsayılan insanları çeşitli yöntemlerle heteroseksüelliğe dönüştürme iddiasında bulunan bir dizi uygulamayı kapsar. Bu uygulamalar heteroseksüelliği cinselliğin tek normal ve doğru şekli olarak kabul eder. Çeşitli cinsiyet kimlikleri ve cinsel yönelimlerin anormal, yanlış, hastalık ve sapkınlık olduğunu ve terapi yoluyla değiştirilebileceklerini savunur. Bu açıdan özellikle LGBTİ+’ları hedef alır.
Aslında “onarım terapisi” içinde terapi kelimesi geçtiğinden genelde bir uzman tarafından danışanına yönelik bir uygulama olarak algılansa da, insanların cinsel yönelimlerini, cinsiyet kimliklerini ya da cinsiyet ifadelerini değiştirmek ya da ‘düzeltmek’ amacıyla yapılan bu uygulamalar maalesef çok çeşitli ve bazen gündelik yaşantının içine saklamış olabilir. Bunlara daha geniş haliyle, cinsel yönelim, cinsiyet kimliği veya ifadesini değiştirme çabaları (sexual orientation and gender identity and expression change efforts) denir.
“Onarım terapisi”, cinsel yönelim, cinsiyet kimliği veya ifadesini değiştirme çabalarının en uç noktası olarak da kabul edilir. Bu çabalar heteroseksüellik dışında kalan davranış ve deneyimleri reddeden heteronormatif bir düşünce yapısından kaynaklanır. Bilimsel değildirler ve insanların kimliğine, varoluş biçimlerine ve ruh sağlıklarına zarar verirler. Bir insanın cinsiyet kimliği, ifadesi ve cinsel yönelimi bu müdahaleler ile değiştirilemez; bunların herkeste çeşitlilik göstermesi normaldir.
“onarım terapisi” ve sağlığa etkileri
Sağlık uzmanları bu konuda ne düşünüyor?
“Onarım terapisi”nin sağlığa hiçbir katkısı olmadığı gibi bedensel ve ruhsal önemli zararlara, travmalara ve yaralara yol açabileceğini biliyoruz. Bir birçok sağlık uzmanı ve ruh sağlığı kurumu tarafından psikolojik veya kimliğe dayalı bir işkence olarak değerlendiriliyor.
Bu uzmanlar “onarım terapisi”nin bilimsel hiçbir gerçekliği olmadığını çünkü hastalık olmayan bir şeyin iyileştirilemeyeceğini söylüyor. Uygulanmasının ise etik olmadığını; bedensel ve psikolojik hasarlara yol açtığını gösteriyor.
Dünya genelinde “onarım terapisi”ni yasaklayan birçok ülke var, Fransa, Almanya, İngiltere, Kanada, Brezilya, Ekvador bunlar arasında. Türkiye’de de 10 sağlık kurumu 2015 yılında ortak bir açıklama yaparak “onarım terapisi”ni yaygınlaştıran ve teşvik eden kitapları eleştirdi.
Yiğit Erdoğan tabukamu’da yazdı ✍️
Cinsel yönelim, cinsiyet kimliği veya ifadesini değiştirme çabaları vaatlerini gerçekleştirebiliyor mu?
LGBTİ+’lar büyüdükleri ortamda ve sosyal çevrelerinde baskıya maruz kalabilirler. Heteroseksüel olmayan ve doğumda atanan cinsiyetlerine ait hissetmeyen herkese “anormal” damgası yapıştırılabilir ve bu “normal” olma baskısını beraberinde getirebilir. Bu durumla karşılaşan LGBTİ+ bir insan, küçüklüğünden beri hayata dair edindiği öğretiler, baskılar, kişisel değerler, dini değerler ve daha nice çeşitli sebeplerle hissettiklerinin “yanlış” olduğu düşüncesine kapılabilir. Eğer kendisi ya da çevresi, kişinin LGBTİ+ olmasının değiştirilebilir olduğunu düşünüyorsa ya da eskiden beri sanılageldiği üzere bir hastalık olduğunu zannediyorsa, kişi kendisini değiştirmek için çeşitli yollar deneyebiliyor. Bu yollar LGBTİ+’ların kendisiyle savaşması doğrultusunda istisnasız her zaman zarar verici oluyor.
LGBTİ+’ların kendi içinde yaşadıkları mücadele ve, eğer varsa, kaygılı ailelerinin farkında olan birtakım kişiler sahte “terapilerle” bu kaygıyla kendine bir çıkış yolu bulabileceğini düşünen insanlardan yararlanmaya çalışıyor. Bazılarıysa gerçekten LGBTİ+ olmanın hastalık olduğunu ve bu “hastalığı” da tedavi edebildiğini sanıyor. Aynı zamanda bu sözde “terapi” doğrultusunda artık heteroseksüel olduğunu ve “iyileştiğini iddia edenler ya da buna gerçekten inandırılan insanlar var. Süreç içerisinde kimliğini, benliğini ve duygularını değiştirmeye zorlanan insanların bu yalana nasıl inandırıldıklarını anlamak için, bu sahte “terapiye” çaresizce başvuran ve iki yıl kadar bu sahte “terapilere” maruz kalan bir eşcinsel olarak bu süreçten bahsedeceğim.
Halihazırda kendinden ve duygularından rahatsız olan ya da olunan danışan, “onarım terapisi” ya da “dönüşüm terapisi” adı altında, hasta olduğuna inandırıldığı bir sürecin içine giriyor. Bu süreçte sürekli olarak aslında herkesin heteroseksüel olduğu, bunun dışında herhangi bir duygu ve eylemin tedavi edilmesi gereken bir durum olduğu vurgulanıyor. Her seansta sürekli olarak bu görüşü desteklemek için çarpıtılmış bilgiler serpiştiriliyor. Örneğin, cinsel organların yapıları gereği sadece heteroseksüel cinsel ilişkiye izin verdiğini, cinselliğin sadece üremek için bir araç olduğunu vurguluyorlar. Kişinin LGBTİ+ kimliğine ve duygularına sahip çıkarsa sosyal olarak dışlanacağını, Taksim gibi belirli mahallelerden dışarı çıkamayacağını ve eğer bunları yaşarsa bundan bir LGBTİ+ olarak kendisinin sorumlu olduğunu ifade ediyorlar. Kişinin cinsel yönelimiyle barışırsa ne kadar korkunç bir hayatı olacağı ve güzel bir hayat yaşaması için “iyileşmesi” gerektiği üzerinden senaryolar yazıyorlar.
Heteroseksüellik ve tek eşlilik dışındaki tüm varoluş ve deneyimlerin doğaya aykırı olduğunu, tek eşli hayvanlardan örnekler vererek, “doğalın” ve “normalin” heteroseksüellik olduğuna ikna ediyorlar. Sonrasında kişinin aile yapısından ve geçmiş travmalarından belirli noktalar cımbızlayarak, bunları hemcinslerinden hoşlanmasının sebepleri olarak gösteriyorlar. Örneğin, kişinin babasıyla ilişkisi çok samimiyse, uzak durmasını; ilişkisi çok soğuksa daha yakın olmasını söylüyor; her durumda LGBTİ+ olmanın “sorumlusunun” aileyle olan “problemli” ilişkiler olduğunu iddia ediyorlar.
“Annenle çok sarılıyorsan artık sarılman yasak. Anneni öpmeyeceksin de. Sevgiyi annenden aldığın için kadınlardan gelecek sevgiyi aramıyorsun, annenle olan sevgi bağını kopar.” benzeri aile içi düzeni değiştirmeye yönelik diktelerde bulunuyorlar.
“Anne babanın yatak odası kutsal bir yerdir, oraya istediğin gibi girip çıkamazsın. Artık girmen yasak.” Bununla beraber aile içi dengeleri de yeniden tesis etmeye çalışıyorlar.
“Annen çok baskın, babana daha çok saygı göstermeli. Baban işten geldiğinde hepiniz kapıda karşılayacaksınız, terliğini vereceksiniz. Baban ne isterse yapacaksınız, eksik etmeyeceksiniz. Evde babanın sözü geçecek.”
“Geçmişte tacize uğradın, seni seçti ve sen bu taciz dolayısıyla normalden şaştın.” derler. Geçmişte bir taciz ya da tecavüz durumu varsa onun üzerinde de uzun uzun durulur.
Bunlara inanmaya hazır, kendinden ve dünyasından nefret ettirilen danışanın bunları kabul etmesi halinde “onarım terapisinin” uygulamalı kısmı başlıyor.
“Okulda birine sinirlendiğinde kavga çıkar, disipline gitsen ne olacak ki?”
“Vejetaryen olman da eşcinsel olduğundan, erkek et yer.”
“Porno izlemen de algını bozuyor. Lezbiyen pornoları da masum değil, biseksüel yapar.”
“Bir kız seninle konuşurken gözünün içine bakıyorsa senden hoşlanıyordur. Neden çıkma teklif etmiyorsun ona?”
Karşı cinsiyetten bir sevgilin olana kadar bu cesaretlendirme devam ediyor. Sonunda gözlerinin içine bakıyor diye senden hoşlandığını düşündüğün biriyle sevgili olman gerekiyor. “Sevgili” olduğun kişiden hoşlanmadığını ve aşık olmadığını söylediğinde de sıra, kişiyi aşk algısının bozuk olduğuna ikna etmeye geliyor.
“Sen aslında hemcinslerine aşık olmuyorsun. Aşk senin zannettiğin gibi bir şey değil. Aşk, evlilikten sonra yaşanabilecek bir şeydir. Birini beğenirsen ve iyi vakit geçiriyorsan evlenirsin. Sonrasında hayatı beraber yaşadıkça çift arasında bir bağ olur. İşte bu aşktır. Evlilik sadece bir paylaşımdır. Duygusal beklenti ne kadar fazla olursa, gerçekleştirmek o kadar zor olur. Erkek kimliğinde yeterli değilsin. Yeterli olduğunda bir kadınla ilişkini kurabilecek, ilişkine müdahale edebileceksin.”
Bu gibi sözlerle kişinin kendi cinsiyetinden insanlara hissettiği aşkın patolojik ve sapkınlık olduğu, yeterince erkek olunca “patolojik” duygularından sıyrılacağı öğretiliyor.
Bir keresinde bana “Karşındakinin kusurlarını görmeyeceksin. Ben karımın çilleri olduğunu doğum yaptığında fark etmiştim.” demişti. Karısının yüzüne bile bakmamış diye düşünmüştüm.
Kendiliğine dair tüm umutlarını bu zihniyete bağlamış kişi de “onarım terapisi” yüzünden günlük hayatında ve insanlarla ilişkilerinde büyük bir değişim yaşamaya başlıyor. Aile, arkadaşlık, iş ve okul ilişkileri ve tüm hayatının yapılanması bu kadar bozulmuşken ve acımasız bir el tarafından alenen yönetilirken, tüm bu anlatılanlara inanmak için ortam sağlanmış oluyor. Diğer bir deyişle, hayatındaki tüm insanlarla ilişkilerini ve hareketlerini, cinsel ve duygusal olarak hasta olduğunu düşünerek, bunun merkezinde tasarlayan biri zaten attığı her adımda heteroseksüel olması önündeki engelleri düşünüyor. Bu yüzden sonrasını da daha iyisini, derinini, duygusalını, onu mutlu edenini aramadan geçirmeyi kabul ediyor. Psikolojik olarak çökmüş ve neden nasıl hoşlandığını unutmuş kişi, kendisi için doğru olduğu söylenen birileriyle evlenip, partnerine aşık olacağı zamanı bekliyor ve kendine “iyileştim” diyor.
Bu beyin yıkama doğrultusunda hayatı bir oyuna dönüştürülen insanların mutlu ve tatmin olmuş bir hayat sürmesi engelleniyor. Karşı karşıya getirildiğim diğer danışanlarda da, forumlara zorla yazdırılan “Onarım terapisi hayatımı kurtardı” yazılarında da bunları gördüm. Kendinden nefret üzerine kurulu hiçbir düşünce sonunda iyilik getirmeyecektir. Kendine şefkat gösteren kişi, kendini kabul yolunda daha sağlıklı adımlar atabilir. “Onarım terapisi” gibi bilimsellikten uzak, geleneksel toplumsal cinsiyet rollerini güzelleyerek kişiler üzerinde derin izler bırakan zararlı uygulamalardan kaçınmak bunun ilk adımı.
Kendini keşif yolunda, isteyenler ve ihtiyaç duyanlar “gerçek” bir profesyonelden destek alabilir. Bu destek “tedavi” olmak için değildir çünkü eşcinsellik, tıpkı diğer cinsel yönelimler gibi, tedavi edilebilen ya da tedavi edilmesi gereken bir şey değildir. Herkesin, cinsiyet kimliği ve cinsel yönelimini, güvenli, rahat ve açık bir şekilde yaşama hakkı vardır.
globalden haberler 🗺
Kanada’da Simon Fraser Üniversitesi’ne bağlı çalışan sosyal epidemiyolog Dr. Travis Salway ve ekibi 2S/LGBTQ+ Kimliklerini, İlişkilerini ve Ruh Sağlığını Destekleyen Ortamların Araştırılması Projesi’ni (Researching Environments that Affirm 2S/LGBTQ+ Identities, Relationships & Mental Health - REAFFIRM) yürütüyor.
Kimlik değiştirme çabalarının olumsuz etkilerinden, spor ortamlarında non-binary gençlerin deneyimlerine, aile ve okulda kabul görme konusundan, psiko-sosyal desteğe kadar birçok farklı konuda araştırma bu proje kapsamında yürütülüyor.
Bizi sosyal medyada takip ediyor musun?