Okuma süresi: 5 dakika
Selam! Soğuyan havalarla birlikte ufaktan üşümeye başladığımız bu hafta, içimizdeki aktivizm ateşine bir kor atıyoruz! Toplumsal cinsiyete dayalı şiddet devam ediyor, biz de mücadeleye devam ediyoruz. Şiddet hakkında güçlendirici ve destekleyici bir şekilde konuşmak, şiddetle mücadelede en temel araçlarımızdan bir tanesi, öyleyse gelin birlikte konuşalım.
Bu sayıda neler var?
🥀 20 Kasım nefret suçu mağduru transları anma günü: Transları anma günü olarak da bilinen bu günde, transfobiye ve nefret suçuna maruz bırakılan transları anıyoruz.
💜 her türlü nefret suçu ve şiddetle mücadeleye devam: 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Gününe hazırlanıyor, bıkmadan usanmadan İstanbul Sözleşmesi’ni hatırlıyoruz.
💪 toplumsal cinsiyete dayalı şiddete karşı 16 günlük aktivizm 25 Kasım’da başlıyor!: 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü ile 10 Aralık İnsan Hakları Günü arasındaki bu 16 günün anlamını konuşuyoruz. 16 gün boyunca (ve yılın geri kalan 349 günü boyunca sürecek) aktivizme hazır mısın?
20 Kasım nefret suçu mağduru transları anma günü 🥀
transları anma günü olarak da bilinen 20 Kasım’da transfobiye ve nefret suçuna maruz bırakılan transları anıyoruz.
Transları Anma Günü, 1998’de trans olduğu için öldürülen siyah trans kadın Rita Hester ve nefret suçu mağduru tüm transları anmak için ortaya çıktı. İlk kez 1999’da Boston, Amerika’da yapıldı; günümüzde ise Transları Anma Günü birçok ülkede ve şehirde düzenleniyor.
Translara yönelik şiddet davranışları ve nefret suçları, cisnormativite ile yakından ilişkilidir. Cisnormativite, kadın ve erkek olmak üzere sadece iki cinsiyet olduğunu ve herkesin doğumda atanan cinsiyetiyle uyumlu hissettiğini varsayar. Ancak herkes kendini atanan cinsiyetine ait hissetmez veya cinsiyet kimliğini bu iki cinsiyet üzerinden tanımlamaz, ifade etmez. Örneğin, doğuşta erkek cinsiyeti atanan bir insan kendini kadın gibi hissedebilir veya ne kadın ne erkek olarak tanımlayabilir. Bu durumda cinsiyet kimliği, atanan cinsiyetten farklıdır. Trans, nonbinary (ikilik dışı), agender (cinsiyetsiz), gender fluid (akışkan cinsiyet) deneyimleri buna birer örnektir. Herkesin cinsiyet kimliğini ve cinselliğini algılayış, yaşayış ve ifade ediş biçimi birbirinden farklıdır ve bu olağandır. Bir deneyim diğerinden daha üstün, daha doğal ya da daha önemli değildir. Bazı deneyimleri normal dışı yapan o deneyimlerin kendileri değil, toplumdaki bazı ön yargılardır.
Ancak cisnormativite, cisgender olmayı tek normal, doğal ve doğru kabul ederken, cisgender olmayan ya da olmadığı varsayılan insanları dışlar, aşağılar ve yok sayar. Cisgender dışındaki ifade ve deneyimleri anomali, hastalık veya ayıp olarak değerlendirir. Bu durum insanları, kimliklerini gizlemeye ve kendileri olmak yerine normal kabul edilen davranışları uygulamaya zorlayabilir. Aynı zamanda bu, transların kendilerini cinsiyet kimliklerine uyumlu şekilde hissetmelerine ve ifade etmelerine destek olacak kimlik süreçlerine erişimlerini zorlaştırabilir veya engelleyebilir.
her türlü nefret suçu ve şiddetle mücadeleye devam! 💜
25 Kasım kadına yönelik şiddete karşı uluslararası mücadele günü yaklaşıyor!
25 Kasım, 1999 yılından beri kadınlara karşı ve toplumsal cinsiyete dayalı şiddetle mücadelede dünya genelinde önemli bir tarih olmaya devam ediyor. 25 Kasım’da şiddetin bütün türlerine karşı baş kaldırıyor, şiddetsiz ilişkiler ve toplumlar için mücadeleye devam ediyoruz.
Bu mücadelede İstanbul Sözleşmesi’ni unutmuyoruz! 1 Ağustos 2014’te yürürlüğe giren bu sözleşmenin Türkiye tarafından 2021 yılında feshedilmesine karar verilmişti. Peki neden hala bu sözleşmeden bahsediyoruz?
İstanbul Sözleşmesi, toplumsal cinsiyet temelli, kadına karşı ve ev içi şiddeti önlemeyi, hayatta kalan/mağdurları korumayı ve toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamayı hedefleyen bir sözleşmedir. Uluslararası bir insan hakları sözleşmesi olan İstanbul Sözleşmesi, 2011 yılında İstanbul’da 45 ülke ve Avrupa Birliği tarafından imzalanmış ve 1 Ağustos 2014’te uygulanmaya başlanmıştı.
İstanbul Sözleşmesi, herkesin şiddetsiz ve adaletli bir yaşama erişebilmesi için verilen mücadelede önemli bir araçtır. Bu yüzden, ne kadar feshedilmiş olsa da, İstanbul Sözleşmesi’ni hatırlamak ve bu sözleşmenin tekrar yürürlüğe girmesini ve pratikte uygulanmasını talep etmek hakkımızdır.
toplumsal cinsiyete dayalı şiddete karşı 16 günlük aktivizm 25 Kasım’da başlıyor! 💪
16 gün boyunca (ve yılın geri kalan 349 günü boyunca sürecek) aktivizme hazır mısın?
25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü ile 10 Aralık İnsan Hakları Günü arasındaki 16 gün, Toplumsal Cinsiyete Dayalı Şiddete Karşı 16 Günlük Aktivizm olarak kabul ediliyor. Bu 16 gün boyunca toplumsal cinsiyete dayalı şiddet hakkında farkındalığı artırmak ve şiddetle mücadelede yararlı olabilecek araçların yaygınlaştırıldığı kampanyaların düzenlenmesi hedefleniyor.
2023 yılının teması, ortak Birleşmiş Milletler bildirisiyle, BİRLEŞİN! Kadınlar ve kız çocuklarına karşı şiddeti önlemek amaçlı yatırım (UNiTE! Invest to Prevent Violence against Women & Girls) olarak ilan edildi. 16 gün boyunca bütün sivil toplum kuruluşları, topluluklar ve insanlar, şiddetle mücadelede etkili olabilecek kampanya önerileri geliştirmeye davet ediliyor.
Kendi başına veya bağlı olduğun toplulukta neler yapabileceğini merak ediyorsan tabukamu e-bülten’i takipte kal! Yalnızca 16 gün değil, yılın geri kalan 349 günü boyunca kullanabileceğin fikirleri buradan paylaşacağız!
Bizi sosyal medyada takip ediyor musun?